29 Ekim Cumhuriyet Bayramı

Bugün 29 Ekim Cumhuriyet Bayramını kutluyoruz.

Cumhuriyet bir yönetim şeklidir, peki bunu neden bayram olarak kutluyoruz. 18 YY sonları ve 19 YY başları sömürgeciliğe karşı ulusların mücadelesinin yoğunlaştığı, imparatorlukların yavaş yavaş yerini yenidünya düzenine bıraktığı ve dünya savaşlarının yaşandığı yıllardır.

Bu yıllarda dünyada Monarşi, Meşrutiyet, Oligarşi, Otoriter Yönetim, Totaliter Yönetim, Teokrasi, Teokratik Egemenlik, Komünizm, Faşizm, Nasyonal Sosyalizm (Nazizim), başlıkları altında farklı yönetim şekilleri uygulanıyordu.

Bir kişinin kayıtsız şartsız egemenliği, Krallık döneminde halkın az etki ile yönetime girmesi, bir grup ve zümrenin yönetimi, siyasi iktidarın tek elde toplanması, hiçbir özgürlüğe yer verilmemesi, devletin dini kurallara göre yönetilmesi, ülkeyi idare etme yetkisini tanrıdan aldığını ve egemenliğin kaynağının tanrı olduğunu söyleyen, özel mülkiyetin olmadığı her şeyin halk adına devlet tarafından yönetildiği katı devletçi anlayış, her şeyin devlet için olduğu ve hiçbir şey devlete karşı olamaz ve benzeri yönetim şekillerinin tercih edildiği bir dönemdi.

Osmanlıda müstemlekecilik ve batıda koloniyalizm denilen günümüzde ise sömürgecilik dediğimiz daha çok ekonomik, ticarî, siyasi ve dinî amaçlarla güçlü bir devletin diğer devlet veya toplumlar üzerinde maddî, manevî bir kontrol ve nüfuz kurması veya üstünlük sağlaması hareketi mevcuttu.

Demokrasi ve Cumhuriyet:

Ülkeyi yönetme hakkının millette olduğu ve halkın birçok özgürlüğünün bulunduğu. Çok partili sistemdir.
Tek bir anlayışın dayatılamayacağı, hak ve özgürlüklerin kısıtlanamayacağı, bağımsızlık, özgürlük ve eşitliğin kabul edildiği bir sistemdir.
Devlet başkanının belli bir süre için seçildiği, yönetimin halk adına vekâleten meclis tarafından uygulandığı bir sistemdir.
Evet, işte böyle bir dönemde Osmanlı İmparatorluğunun mirası üzerine kurulan bir yeni yönetim şekli.
Dünü bilmeden bu günü yorumlamak ve bu günü yorumlamadan yarına yön vermek özürlü bir yaklaşımdır.
Cumhuriyetin kurulması bir devrimdir ve her devrim kanlıdır. Bir ülkede ve toplumda yapılan her devrimden sonra kültür devriminin yapılması zorunludur. Bunu daha iyi anlamak için ulusal kurtuluş mücadelesinin verildiği yıllarda Osmanlı’nın dâhilinde olan ülkelere bu gün baktığımızda ne durumda oldukları inkar edilemez bir realitedir.

Balkanlar, Asya, Afrika ve Ortadoğu da bulunan bu ülkelerde gelişme ve hayat standardı ile Model ülke olarak görülen Türkiye Cumhuriyeti de karşımızdadır.
Evet, çok kan döküldü, çok acılar çekildi, ihtilallar yaşandı, muhtıralar yazıldı, işkenceler ve hapisler yaşandı bu ülkede.
Cumhuriyeti korumak adına suni düşmanlar yaratıldı ve kendi halkı ile savaşıldı.
İktidar her değiştiğinde ve yönetime her el konulduğunda intikamlar alındı.
Demokrasimizin bacağı kırıldı sakat edildi. Kardeşi kardeşe düşman etmek için en çirkin senaryolar vizyona sokuldu.
Yinede bu günlere geldik ve bunda suçu olmayan tek unsur Cumhuriyetin kendisi idi.

Artık kinlerimizden, kan davasından ve egolarımızdan kurtulup CUMHURİYETE SAHİP ÇIKMAKTAN BAŞKA BİR SERMAYEMİZ KALMADI ELİMİZDE.

Asya’da, İran’da, Irak’ta, Suriye’de ve dünyanın neresinde zulüm’e uğrayan bir akrabamız ve soydaşımız varsa yardıma koşabilmemiz için Cumhuriyetimize sahip çıkmalıyız.
Cumhur biziz hepimiziz, cumhuru iyi yönetirsek biz mutlu oluruz.
Cumhuriyet ile kavga eden değil cumhuriyeti iyi yönetenleri seçerek gücümüze güç katalım.
Cumhuriyet bayramınız kutlu olsun.

Turgut Çakar.